ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Amerikan başkanlık seçimlerini de etkileyebilecek ciddi bir bilek güreşi yaşanıyor. Biden yönetimi Netanyahu’nun Refah bölgesinde askeri bir operasyon gerçekleştirmesi halinde silah sevkiyatını azaltabileceği, hatta askıya alabileceği mesajını verdi. Hemen ardından Netanyahu da sosyal medyadan ‘Yom Ha Shoa’ olarak bilinen Holokost günü anma töreninde yaptığı konuşmanın İngilizce bölümünden ufak bir fragman yayınladı. Bu fragmanda İkinci Dünya Savaşında Yahudiler katledilirken kimsenin onların yardımına gelmediğini ifade ediyor, İsrail’in Hamas’a karşı tek başına mücadele etmek mecburiyetinde kalması halinde bile yoluna devam edeceğini açıklıyor.
Netanyahu’nun bu açıklaması Washington’da rahatsızlık yarattı. Zira bir taraftan İkinci Dünya Savaşında kimsenin Yahudilere yardım etmediği açıklaması Beyaz Saray’ı rencide etti; diğer yandan Netanyahu’nun söylemi ABD’de Cumhuriyetçileri harekete geçirdi ve Biden’ın İsrail’i silah sevkiyatını askıya almakla tehdit ederek Hamas’tan yana tavır sergilediğini söylemelerine neden oldu.
Gençlerin duruşu
ABD’de 19-26 yaş arasındaki gençler ise Biden’ın Gazze’deki çatışmayı durdurma konusunda Netanyahu’ya karşı yeterince sert davranmadığını ve Biden için bir daha sandığa gitmeyeceklerini dile getiriyorlar. Oysa o gençler, Biden’ı 2020 yılında Beyaz Saray’a taşımışlardı.
ABD’de kısa adı CEPR olan Ekonomi ve Politikalar Araştırma Merkezinin bir araştırmasına göre halkın %58’inin İsrail’le ilgili olumlu bir görüşü var ancak halkın %52’si İsrail’e silah gönderimine son verilmesi gerektiğini düşünüyor. Netanyahu, Biden’ı sıkıştırmaya çalışırken, Trump’ı da açık bir şekilde destekliyor. Trump’a yakın siyasiler de Netanyahu’ya sahip çıkıyorlar.
1982’de ne oldu?
Biden ve Netanyahu geçmişte de birbirlerinden pek hoşlanmazlardı. Hatta ABD başkan yardımcısı olduğu dönemde Biden, Netanyahu’nun dönemin ABD başkanı Obama’ya nasıl davrandığını ve nasıl tehdit ettiğini hatırlamıyor değil. Keza Biden ile İsrail’deki sağ partiler arasındaki derin görüş ayrılıkları da yeni değil. 1982 yılında dönemin İsrail başbakanı Likud partisi başkanı Menahem Begin, ABD Senatosu Dışişleri Komisyonu’na ülkesinin Lübnan’a yönelik politikasını savunmaya gelmişti. Komisyonda bugünden 42 yaş küçük olan senatör Joe Biden oturuyordu ve Begin’i İsrail’in Lübnan’dan çekilmemesi halinde ABD’nin askeri yardımını askıya almakla tehdit etmişti. Begin’in diplomasi tarihinde belleklerde kalan o ünlü repliğine neden olmuştu. Begin “…Ben artık dizi titreyen bir Yahudi değilim. Ben gururlu, 3700 yıllık tarihe sahip bir Yahudiyim” diye başlamış ve “Gerekirse prensiplerimiz uğruna öleceğiz, yardımınız olsun ya da olmasın” diye bitirmişti.
***
AB izleyici
Geçtiğimiz ay AB seçimlerinin lansmanı konusunda rakipleriyle televizyonda görüş alışverişinde bulunan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen (VDL), İsrail’in Refah sınır kapısını işgal etmesinin kabul edilmez olduğunu söyleyip, bu bölgede bir askeri harekat yapması halinde AB üyeleriyle masanın etrafında oturup bir karar alarak harekete geçeceklerini söylemişti. VDL’in sözcüsü İsrail’e çağrısını yenileyerek Tel Aviv yönetiminin Refah bölgesine askeri harekat düzenlememesi gerektiğini vurguladı. Geçtiğimiz Çarşamba günü, Avrupa Komisyonu’nun birkaç düzine çalışanı Komisyon binası önünde bir gösteri gerçekleştirerek AB’yi Gazze’deki gerilime ve savaşa son vermek için hareket etmeye çağırdı. Avrupa Parlamentosu’nda da Sosyal Demokrat ve Liberal Demokrat milletvekilleri Avrupa Komisyonu’nu göreve çağırdı. Sorun aslında İsrail değil, Netanyahu. Biden da bu fikirde. Ama AB, izleyici koltuğunun sıcaklığını tercih ediyor sanki.